UNESCO Türkiye Millî Komisyonu
UNESCO Türkiye Millî Komisyonu

UNESCO Türkiye Millî Komisyonu

UNESCO Türkiye Millî Komisyonu

Paris, 30 Haziran 2021


COVID-19 SERTİFİKALARI VE AŞI PASAPORTLARINA İLİŞKİN ETİK GÖRÜŞ
UNESCO Dünya Bilim ve Teknoloji Etiği Komisyonu (COMEST) ve UNESCO Uluslararası Biyoetik Komitesi (IBC) Ortak Açıklaması

Giriş

Dünya genelinde aşılama programlarına bakıldığında, halen birçok ülkede aşı bulunamazken, başka bazı ülkelerde “aşı pasaportları” da denilen sertifikaların hayata geçirilmesine çalışıldığı görülüyor. Bu tür belgeler, insanların, aşılama veya geçirdikleri enfeksiyon yoluyla hastalıktan önemli ölçüde korundukları veya virüs taşımadıklarının kanıtı olarak yakın zamanda yapılan test sonuçları negatif olduğu için, düşük bulaştırma olasılıkları olduğunu göstermelerini sağlar. "Geçerli" nitelikte olan belgeler, aşı sertifikaları (aşılanmanın kanıtı olarak işlev gören belgeler), iyileşme sertifikaları (birinin yakın zamanda COVID-19 geçirip iyileştiğini kaydeden belgeler), test sertifikaları (yakın zamanda yapılmış bir COVID-19 testinin negatif olduğunu kanıtlayan belgeler) veya bunların bir birleşimi olabilir. Sertifikalar, sayısal teknolojilere erişimi olmayan veya bunları kullanmak istemeyen kişiler için alternatif yollarla üretilse de, bu iş için genellikle sayısal teknolojiler kullanılmaktadır. Ayrıca, bu tür sayısal veya fiziksel belgeler, insanların ülkeler arasında seyahat etmesini sağlayan uluslararası bir “pasaport” veya etkinliklere katılmak, binalara girmek ve hatta işe gitmek gibi belirli toplumsal faaliyetlere katılmak için daha geniş bir “yetkilendirme” işlevi de görebilir.

COVID-19 sertifikaları toplumun yeniden açılması ve birçok ülkede virüsün yayılmasını yavaşlatmak için kısıtlanan kişisel özgürlüklerin yeniden inşa edilmesinde önemli bir rol oynayabilir. Ancak bunlar aynı zamanda etik çekinceler de doğurmaktadır. Bu belgelerin kullanılmasıyla insanlar aşılanmaya teşvik edilirken, aşı ve test imkanlarıyla sayısal teknolojilere erişimi olanlar lehine ayrıcalık sağlamak yerine, herkes için epidemiyolojik olarak güvenli bir ortam yaratılması amaçlanarak tasarlanması, uygulanması veya kullanılması hayati öneme sahiptir. Bu, uluslararası iş birliği ve çok boyutlu bir yaklaşım gerektirmektedir. Ayrıca, sertifikalar, yüksek aşılama oranlarının sürü bağışıklığı oluşturulması için önemli olduğunu vurgularken aşılamaya ilişkin seçme özgürlüğünü çiğnememelidir. Son olarak, sertifikalar spesifik aşılar ve geçirilen enfeksiyonların sağladığı koruma seviyesi ile negatif COVID-19 test sonuçlarının güvenilirliğine ilişkin belirsizliklere sorumlu bir şekilde yaklaşmalıdır. Bu nedenle COMEST ve IBC, hükümetleri, COVID-19 sertifikalarına ilişkin politikaları oluştururken aşağıdaki etik değerlendirmeleri göz önünde bulundurmaya davet eder:

1. Medeni haklar ve özgürlüklere saygı duymak

COVID-19 sertifikaları insanların özgürlükleri önündeki birtakım kısıtlamaların kaldırılmasını sağlayarak medeni hak ve özgürlüklerin onarımına destek olurken bu sertifikaların topluma entegrasyonu, başkalarının medeni hak ve özgürlüklerini –örneğin kişisel, ahlaki, dini inançları, yaş sınırlamaları, tıbbi durumları veya aşıların güvenilirliği ve güvenliliğiyle ilgili endişelerden dolayı aşı olmayı reddetme hakkı gibi- kısıtlamamalıdır. Aşılama mevcut pandemi ile mücadelede küresel stratejilerin olmazsa olmaz bir parçası olarak görülür, ve hem sürü bağışıklığına hem de kişisel korunmaya sunduğu katkı sebebiyle devamlı olarak teşvik edilirken ahlaki ve bedensel bütünlük ilkesine saygı duymak son derece önemlidir. COVID-19’a karşı aşılama, pandemiyi bitirmedeki önemine rağmen asla mutlak bir zorunluluk olmamalıdır. Aşılama asla zorunlu olmamalıdır ancak mesleklerinin doğası gereği diğer insanlarla temas kurması gereken kişiler- örneğin sağlık çalışanları veya ön cephede çalışanlar gibi- aşılanmaya mümkün olduğunca teşvik edilmelidir ve böylece virüsün yayılması mümkün olan tüm yollar kullanılarak en aza indirilmelidir.

Aşılara erişimi olmayan, tıbbi gerekçelerle aşılanamayan veya aşılanmayı reddeden kişilerin haklarına saygı göstermenin bir yolu, aşılanmaya, hastalanmamaya ve hastalandıktan sonra iyileşmeye ilişkin kanıtları birbirilerine eşdeğer kılmaktır. Bu, aşı pasaportlarından ziyade daha geniş kapsamlı ve aynı zamanda yakın zamana ait enfeksiyonları ve/veya negatif test sonuçlarını da kaydeden, “COVID-19 sertifikalarına” yönelmekle gerçekleştirilebilir. Medeni hakları güvence altına almak için bu tarz sertifikaların acil veya meşru sebepler olmadığı müddetçe konan tanının temelini (yeni aşılanmış olma, hastalığın atlatılmış olması veya negatif test sonucu) açık etmeden, yalnızca insanların virüs bulaştırma olasılıklarının düşük olduğunu göstereceklerinden emin olmak oldukça önemlidir.

2. Ayrımcılık ve sosyal bölünmeden kaçınmak

COVID-19 sertifikaları, kaçınılması gereken haksız ayrımcılığa ve dışlanmaya sebep olabilir. COVID-19 sertifikasına dayanarak insanlara eşit olmayan muamele yapılması, damgalanmaya ve toplumsal bölünmelere neden olabilir. Bu tür sertifikaların, özellikle kamusal alanlarda, belirli faaliyetlere veya yerlere erişim sağlamak için gerekli olduğu durumlarda, -örneğin hamilelik, tıbbi durum, aşı eksikliği veya aşı kıtlığı gibi- aşılanamayanlar ile aşılanmayı reddedenlerin dışlanmasıyla sonuçlanmamalıdır. Bu durumlarda, yakın tarihli güvenilir bir negatif test sonucuna da erişim sağlanmalı ve testler ücretsiz veya uygun bir fiyata herkese açık ve kolayca erişilebilir olmalıdır. Ayrıca, COVID-19 sertifikalarının hayata geçirilmesi, etkili karantina uygulamaları için kesin olarak gerekmedikçe, örneğin aşı olan ve olmayanlar, işlerini yapmak için sertifikaya ihtiyacı olan ve olmayanlar, aşılanmışlar ve aşılanmamışlar, sertifikalara erişimi olanlar ve kayıtsız göçmenler ve mülteciler gibi sertifikaya erişimi olmayanlar arasında sosyal bölünmelere yol açmamalıdır. Bunun için idari ve hukuki düzenlemelere ihtiyaç vardır. COVID-19 sertifikaları kamu malı olarak görülmeli, aşı ve testlerin herkese ulaşması için azami çaba gösterilmelidir.

3. Bilimsel belirsizliği hesaba katmak

COVID-19 sertifikalarının belli bir aşı veya geçirilen enfeksiyonların sağladığı korumanın seviyesi ve süresine ilişkin belirsizlikler ile negatif PCR testleri veya diğer COVID-19 testlerinin geçerlilik süresi ve güvenilirliğini sorumlu bir şekilde ve ele alması gerekmektedir:

  • Popülasyon verilerine dayanan yakın tarihli bir çalışma, Birleşik Krallık'ta kullanılan aşıların bulaşmayı azaltmada oldukça etkili göründüğünü öne sürse de, farklı aşıların hastalığın yayılmasını önlemeye ne ölçüde yardımcı olduğuna ilişkin kanıtlar yeni yeni pekiştirilmektedir. Ayrıca aşı etkinliği değişkendir: DSÖ, %30'luk bir alt sınır ile %50'den yüksek bir etkililik değerini kabul etmektedir. Aşıların sağladığı bağışıklık, aşılamadan birkaç hafta sonra başlamakta ve çok küçük bir oranda da olsa, aşılı kişilerde hastaneye yatış gerektiren ciddi enfeksiyonlar görülebilmektedir. Ayrıca, son derece etkili olduğu düşünülen aşılar, yeni virüs varyantlarının ortaya çıkmasıyla etkisiz hale gelebilir.
  • Virüs ile gerçekten enfekte olmuş kişiler genellikle doğal bağışıklık geliştirse de, bu doğal bağışıklığın ne derecede güçlü olduğu veya ne kadar sürebileceği henüz kesin olarak bilinmemektedir, az ancak önemsiz görülemeyecek sayıda yeniden enfeksiyon vakası bildirilmiştir.
  • Negatif bir test nispeten kısa bir süre için geçerlidir ve çeşitli test türleri, değişen derecelerde özgüllüğe ve duyarlılığa sahiptir, böylece farklı derecelerde güvenilirlik sunmaktadırlar.

Bu belirsizlikler nedeniyle, COVID-19 sertifikaları asla bulaştırıcılığın mevcut olmadığının kanıtı olarak görülmemelidir, onlar yalnızca virüsün yayılma riskini azaltmaktadırlar.

4. Kimseyi Geride Bırakmamak

COVID-19 sertifikalarını kullanıma sokmak için gereken sayısal teknolojiler, sayısal okur-yazarlık seviyesi düşük olan ve internete erişimi olmayan kişiler tarafından da ulaşılabilir, anlaşılabilir ve kullanılabilir olmalıdır. Sayısal becerisi daha düşük ve bu teknolojilere erişimi daha sınırlı ve sayıca geniş bir grup olan ileri yaştaki yetişkinler için özel bir dikkat göstermek gereklidir. Bu teknolojileri kullanamayan kişilerin toplumsal yaşama katılabilmeleri için gerekli COVID-19 sertifikaları tümüyle kullanışlı alternatif yollar ile sağlanmalıdır.

5. Uluslararası Dayanışma

Tüm devletler aşıya eşit derecede erişime sahip değildir. COVID-19 aşıları ile ilgili önceki açıklamamızda da tartışıldığı gibi, aşı stoklaması uluslararası alanda adaletsizliğe neden olabilir. COVID-19 sertifikalarının kullanılmasıyla bu uluslararası bölünmeler derinleşebilir. Bu nedenle, COVID-19 sertifikalarının geliştirilmesi, devletlerin birbirlerinin sertifikalarını tanımalarını sağlayacak çok taraflı bir yaklaşımın ve uluslararası iş birliğine dayalı, küresel bir stratejinin parçası olmalıdır. COVID-19 sertifikaları, aşılara erişimi olmayan veya seyahat etmek istedikleri ülkelerde kabul edilmeyen bir aşı ile aşılanmış olanlar için haksız seyahat kısıtlamalarına yol açmamalıdır. Bu kişiler için kolay erişilebilir testler, ücretsiz olmalı veya uygun fiyata sunulmalı ve istisnai durumlarda acil tıbbi seyahat için de bu kişilere yer açılmalıdır.

Aşılara erişimdeki küresel eşitsizlik, kapsamlı ve yaygın aşı üretimini artırmak için küresel çaba harcanmasını da gerekli kılmaktadır. Bu çabalara COVAX'a finansman ve patent muafiyetleri sağlanması da dâhildir. Farklı ülkelerde kullanılan farklı aşıların uluslararası alanda kabul görmesine ve spesifik aşıların bulaşmayı önlemedeki etkinlikleri üzerine yapılan farklı değerlendirmelere ilişkin ortak standartlar geliştirilmelidir. COVID-19'u önleyecek herhangi bir aşının tescilinin kabul görmesi, bu aşıları üreten ve orijinalliğini tescil ettiren şirkete veya ülkeye karşı siyasileştirmenin veya ayrımcılığın etkisi olmaksızın, uluslararası arenada kabul görmüş standartlara uygun olmalıdır. Aşının DSÖ tarafından tanınması, bu tür ortak standartlar için bir temel oluşturabilir.

6. Emniyet, güvenlik ve güvenilirlik

COVID-19 sertifikaları, insanların, sosyal faaliyetlere en düşük virüs yayma riskiyle katılıp katılamayacağını belirlemek için güvenilir bir temel sağlamalıdır. Bu nedenle, COVID-19 sertifikalarının işleyişi için kullanılan tüm verilerin güvenli bir şekilde toplanması, saklanması ve işlenmesi ile sahtecilik, dolandırıcılık ve bilgisayar korsanlığı risklerine karşı önlem alınması gerekmektedir. İkinci olarak, COVID-19 sertifikaları, bu aşıların sağladığı korumaya ilişkin, farklı aşıların sağladığı bağışıklık süresindeki ve derecesindeki farklılıkları hesaba katarak yeterli bir gösterge görevi görmelidir. Üçüncüsü, COVID-19 sertifikaları bilimsel gelişmelere uyum sağlayabilmeli ve sertifika sahibinin virüsü yayma olasılığının düşük olduğuna dair güvenilir kanıt sağlamak için çeşitli bilimsel kaynaklarla sık sık güncellenmelidir.

Aşılanmış, hastalığı geçirmiş veya test yaptırmış bir kişinin etkili bir şekilde bağışık olup olmadığını ve eğer bağışıksa bağışıklığının düzeyini belirlemek için, aşıların virüs bulaşını azaltmaya katkısı, farklı test sonuçlarının güvenilirliği ve virüste ortaya çıkabilecek olası mutasyonlar hakkında en güncel bilimsel bilgiler doğrultusunda, kanıt temelli ve sorumlu prosedürler oluşturulmalıdır.

7. Gizlilik

Vatandaşların mahremiyetini güvence altına almak için, sayısal formda COVID-19 sertifikalarının hangi amaçlarla kullanılacağı, içerdikleri veri miktarının en aza indirilmesi, güvenlik gereksinimlerinin sağlanması ve uygun tasarım yoluyla gizlilik kriterlerini karşılaması çok önemlidir. Bu, uygulamanın çalışması için gereken veri erişiminin yalnızca bu amaçla sınırlı olduğu ve verilerin asla başka taraflarla paylaşılmaması gerektiği anlamına gelir. Ayrıca, uygulamalar yalnızca işlevleri için gereken minimum miktarda veriyi kullanmalı ve bu veriler güvenli bir şekilde saklanmalı ve yalnızca sahibinin izniyle erişilebilir olmalıdır. Uygulama ve verileri, herhangi bir iz bırakmadan herhangi bir zamanda silinebilir olmalıdır.

8. Sürdürülebilir Kalkınma

COVID-19 sertifikaların sayesindeki hareket özgürlüğünün artmasının iklim üzerinde de etkileri olacaktır. Salgın sebebiyle hareketliliğe getirilen kısıtlamalar, küresel karbon emisyonlarında önemli düşüşlere yol açmış ve birçok şehirde hava kirliliğinde azalmalar gözlemlenmiştir. Ulusal ve uluslararası seyahatlerin yoğunlaşmasıyla artan emisyonları azaltmak için küresel ölçekte çaba gösterilmesine ihtiyaç vardır. COVID-19 sertifikaları, sürdürülebilir kalkınmaya ilişkin diğer önemli alanlarda da engel teşkil edebilir. Ülkeler sınırlarını yeniden açmaktan ekonomik olarak fayda sağlasalar da, aşıların adaletsiz dağılımı göz önüne alındığında, aşıya dayalı sertifikalar insanların Düşük ve Orta Gelirli Ülkelere giriş ve çıkış özgürlüğünü önemli ölçüde azaltabilir. Bu, söz konusu ülkelerdeki kalkınmayı ciddi ölçüde etkileyecektir.

Son olarak, yeni pandemilere neden olabilecek yeni zoonozlara ilişkin riskleri azaltmak için üye devletlerin sürdürülebilir ekosistemlere uygun koşullar şekillendirmesi ve sürdürülebilirliği politika yapımında merkezi bir öncelik haline getirmesi gerekmektedir.

9. Risk değerlendirmesi, şeffaflık ve hesap verebilirlik

COVID-19 sertifikalarının etkileri, sınırlamaları ve etkinliği konusunda mevcut olan birçok belirsizlik göz önünde bulundurularak, toplum ve halk sağlığı üzerindeki etkilerini ve beraberlerinde getirdikleri riskleri değerlendirmek amacıyla bir araştırma programı geliştirilmelidir. Böyle bir program, sertifikalar hakkında ve sertifikalara dayalı karar alınırken şeffaflığa ve hesap verebilirliğe ve sertifikaların ve sertifikalar etrafındaki politikaların geliştirilmesine katkıda bulunmalıdır.

Sonuç

COVID-19 sertifikaları, küresel pandeminin yönetiminde önemli bir rol oynayabilir. Yine de herhangi bir COVID-19 sertifikası büyük bir dikkatle kullanıma sunulmalı ve uygulanmalıdır. Sertifikalar ayrımcılıktan ve toplumsal bölünmelerden kaçınmalı, kimseyi geride bırakmamalı ve bir uluslararası dayanışma sistemine oturtulmalıdır. Ayrıca, belirli aşıların, geçirilmiş enfeksiyonların ve negatif COVID-19 test sonuçlarının sağladığı koruma derecesine ilişkin bilimsel belirsizlik de hesaba katılmalıdır. COVID-19 sertifikaları güvenli, emniyetli ve güvenilir olmalı ve insanların mahremiyetine saygı göstermelidir. Ayrıca, bunların topluma sunulması sürdürülebilir kalkınmaya karşı işlememelidir. Toplum ve halk sağlığı üzerindeki etkilerini ve getirebilecekleri riskleri değerlendirmek için bir araştırma programı geliştirilmelidir.