UNESCO Türkiye Millî Komisyonu
UNESCO Türkiye Millî Komisyonu

UNESCO Türkiye Millî Komisyonu

UNESCO Türkiye Millî Komisyonu

Duyuru

UNESCO, COP15 Küresel Biyoçeşitlilik Anlaşmasını Memnuniyetle Karşılıyor

27.1.2023

Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi Taraflarının 15. Konferansı (Conference of Parties 15 - COP15), Dünya'nın kara yüzeyinin %30'unu korunan alan olarak belirlemek ve 2030 yılına kadar gezegenin karasal, iç su, kıyı ve deniz ekosistemleri gibi bozulmuş ekosistemlerinin %30'unu eski haline getirmek için alan temelli hedefleri içeren önemli bir yol haritası olarak kabul edilmiştir. UNESCO, Kunming–Montreal Küresel Biyoçeşitlilik Anlaşmasının uygulanmasına kendi belirlediği alanların ağları aracılığıyla katkıda bulunacaktır.

Kanada'nın Montréal kentinde toplanan müzakereciler, zarar verici çevresel sübvansiyonlarda yeniden düzenleme yapılması için 500 milyar ABD Doları tutarında, ayrıca ulusal biyoçeşitlilik stratejilerinin ve eylem planlarının uygulanmasını desteklemek için de 200 milyar ABD Doları tutarında bir fon oluşturulması konusunda anlaşmaya varmışlardır. Bu fonun, mevcut bir kuruluş olan Küresel Çevre Fonu (Global Environment Facility - GEF) tarafından yönetilmesi planlanmıştır.

UNESCO her yıl yeni alanların ve bölgelerin eklenmesiyle sayıları artan belirlenmiş alanların ağları aracılığıyla (738 Biyosfer Rezervi, 177 UNESCO Küresel Jeoparkı ve 218 doğal Dünya Mirası alanı) Kunming-Montreal Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesinin uygulanmasına katkıda bulunacaktır. UNESCO’nun belirlemiş olduğu alan ağlarının toplamı hâlihazırda Dünya'nın kara yüzeyinin %6'sından fazlasına eşdeğer bir alanı kaplamaktadır. Önümüzdeki yıllard bu ağların her zamankinden daha yakın bir şekilde birlikte çalışması planlanmaktadır.

COP15 sırasında UNESCO, Norveç merkezli Sürdürülebilir Miras ve Çevre Yönetimi Kürsüsünden Dr. Inger Elisabeth Måren aracılığıyla, biyosfer rezervlerinin, ülkelerin Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi'nin Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesinin alan tabanlı hedeflerine ve aynı zamanda ana akım biyoçeşitliliğin korunması uygulamalarına nasıl yardımcı olabileceğini detaylandıran bir politika özeti yayınladı.

COP15 sırasında UNESCO, biyosfer rezervleri ülkelerinin Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesinin Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesine ait alan temelli hedefleri uygulamalarına ve ayrıca alan temelli hedeflerin ötesinde ana akım biyoçeşitliliğin korunması hususuna nasıl yardımcı olabileceğini detaylandıran bir politika özeti yayınlamıştır. UNESCO bu politika özetini Norveç merkezli Sürdürülebilir Miras ve Çevre Yönetimi Kürsüsünden Dr. Inger Elisabeth Måren aracılığıyla yayınlamıştır.

COP15 anlaşması uluslararası toplum için açık bir rota belirlemektedir.

Audrey Azoulay, UNESCO Genel Direktörü

UNESCO, 2030 Biyoçeşitlilik Hedeflerine Yönelik İlerlemeyi Ölçecek

Kunming–Montreal Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesinin uygulama hızını ölçmek için düzenli izleme çok önemli olacağından, UNESCO, insanların sosyo-ekolojik göstergelerin gelişiminin takip edilmesini ve belirlenmiş alanların ağlarındaki arazi kullanımı değişikliklerinin görselleştirilmesini sağlamak için bir veri tabanı kurmaktadır.

UNESCO'nun Yeryüzü Ağı programı ve ilk bağışçısı İtalya tarafından desteklenen bu veri tabanı, her ikisi de 2030'a kadar sürecek olan “Birleşmiş Milletler Ekosistem Restorasyonu On Yılı” ve “Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma için Okyanus Bilimi On Yılı” için bir bilgi aracı olarak hizmet edecektir. Bu veri tabanının pilot sürümü 16 Aralık'ta COP15'te başlatılmıştır. UNESCO, veri tabanının nasıl çalıştığını açıklayan dört dakikalık bir video hazırlamıştır.

Veri tabanı sadece biyolojik çeşitlilik açısından değişimi değil, aynı zamanda kültürel çeşitlilik açısından değişimi de ölçecektir. Örneğin, yerel diller de dâhil olmak üzere bir bölgede konuşulan dillerin çeşitliliği doğa ve kültür arasındaki ilişkinin temel bir göstergesi olabilmektedir.

Yeni veri tabanı, UNESCO'nun Hükûmetlerarası Oşinografi Komisyonu (IOC) tarafından koordine edilen mevcut Okyanus Biyoçeşitlilik Bilgi Sistemini (Ocean Biodiversity Information System - OBIS) tamamlayacaktır. Bu küresel deniz türleri haritası, 1.000'den fazla bilim insanı tarafından yayınlanan, 100 milyondan fazla deniz türü gözlemini barındırmaktadır. OBIS ülkelerin deniz biyoçeşitliliğini koruma taahhütlerine uymalarına yardımcı olabilecek bir birincil veri kaynağıdır.

IOC aynı zamanda gibi deniz biyoçeşitliliği hakkında hayati göstergeler, örneğin mangrov ormanları, deniz çayırı ovaları ve mercan resifleri ile kaplı bir alan gibi, sağlayan küresel bir gözlem programları ağını koordine etmektedir.

COP15'in ilk gününde UNESCO, çevresel DNA (environmental DNA – e-DNA) örnekleme projesinin başladığını duyurmuştur. IOC 25 denizel Dünya Miras alanından, daha sonra OBIS'i besleyecek olan verileri toplayarak yüzlerce okul çocuğuna yurttaş bilim insanı olma şansı tanımak amacıyla her örnekleme sahasında yerel okullarla birlikte çalışacaktır. Öğrenciler bu çalışmayı çevresel DNA örnekleri toplayarak gerçekleştireceklerdir. Bu tür örneklemeyle, yalnızca birkaç litre su analiz edilerek belirli bir bölgede yaşayan türler belirlenebilmektedir. Yöntem uygun maliyetlidir ve yerel yaban hayatı için invazif değildir.

Okyanus sıcaklıkları yükseldikçe, türler giderek daha soğuk sular aramak için doğal evlerini terk etmek zorunda kalmaktadır. Biyoçeşitlilik için önemli noktaların iklim değişikliği sonucunda nasıl değiştiğini anlayarak, gelecekteki koruma çalışmalarını nereye uygulayacağımızı öğrenebiliriz.

İnsanlığı Paylaşmak Biyoçeşitliliği Korumaktır

UNESCO İyi Niyet Elçisi Maya Gabeira'nın biyoçeşitlilik için özel mesajında “Hayatlarımız biyoçeşitliliğe ve biyoçeşitlilikse bugün bize bağlıdır. Korumak, restore etmek ve muhafaza etmek için insan olarak elimizden gelenin en iyisini yapmalıyız. Bilgiyi, bilimi, dayanışmayı ve en iyi uygulamaları paylaşmalıyız” diyerek biyoçeşitliliğin önemine vurgu yapmaktadır.

UNESCO'nun MOOC'u: Biyoçeşitliliği Korumak Sağlığınız İçin İyidir

UNESCO Genel Direktörü Audrey Azoulay, "COVID-19 salgını bize canlılığın dünyasıyla karşılıklı bağımlılığımızı gösterdi. Biyoçeşitlilik, iklim krizi ve refah birbiriyle bağlantılıdır" demektedir.

Pandemi riski artmakta ve her yıl beş yeni acil hastalık keşfedilmektedir. UNESCO, UNEP, UNDP ve FAO tarafından desteklenen Hükûmetlerarası Biyoçeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Bilim-Politika Platformu (Intergovernmental Science-Policy Platform on Biodiversity and Ecosystem Services - IPBES) tarafından 2020'de yayınlanan Biyoçeşitlilik ve Salgınlar raporuna göre, insanların biyoçeşitlilik içeren habitatları tahrip eden davranışları, 1960'tan bu yana ortaya çıkan hastalıklarda %30'luk bir artışa yol açmıştır.

UNESCO'nun İnsan ve Biyosfer Programı (Man and Biosphere - MAB), Şubat ayında, “Tek Sağlık Yaklaşımı” olarak bilinen, gezegenin sağlığını hayvanların ve insanların sağlığına bağlayan çözümleri keşfedecek olan bir Kitlesel Açık Çevrimiçi Ders (Massive Open Online Course - MOOC) başlatacaktır. Bu ders, Fransa Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi'ne (Centre national de recherche scientifique - CNRS) bağlı ünlü bir ekolojist olan Profesör Serge Morand tarafından yürütülecektir. Profesör Morand bu derste UNESCO tarafından belirlenen alanlardan somut örnekler vererek küresel olarak mevcut olan kavramları, verileri ve yöntemleri ortaya koyacaktır.

MOOC'de kullanılan vaka çalışmalarından biri Kanada'daki Riding Dağ Biyosfer Rezervi’nde (Riding Mountain Biosphere Reserve), 1990'ların sonunda, sığır sürülerinde ve bölgedeki Kanada geyiği ve diğer geyiklerde Sığır Tüberkülozu (TB) tespit eden çalışmadır. Hastalık, geyiklerin ortak meralarda ve sığırlar tarafından da kullanılan besleme makinalarıyla beslemesi sebebiyle yayılmıştır. Sığır tüberkülozu insanları da etkileyebilmektedir. Biyosfer rezervi, bu hastalığı ortadan kaldırmak amacıyla 2000 yılında federal, eyalet ve yerel hükûmet kurumlarını, sığır üreticilerini, toprak sahiplerini, turizm derneklerini, Kanada’nın parklardan sorumlu devlet kurumunu (Parks Canada) ve bölgesel kabile konseyini kapsayan çok paydaşlı bir görev gücü kurmuştur.

Özel görev grubu, bariyer çitlerin oluşturulması; evcil ve vahşi hayvanlar arasındaki teması azaltmak için çiftlik hayvanlarını koruyucu köpeklerin getirilmesi; geyik ve Kanada geyiklerinin test edilmesi ve çayırlık arazileri yeniden canlandırmak için kontrollü ve öngörülen yangınların çıkarılması gibi hastalığın yayılmasını durdurabilecek tavsiyelerde bulunmuştur. Bugün, Sığır Tüberkülozu artık Kanada'daki Riding Dağ Biyosfer Rezervi’nde aktif olarak bulunmamaktadır ve topluluk tarafından dikkatle izlenmeye devam edilmektedir.

Bu metin https://www.unesco.org/en/articles/unesco-welcomes-cop-15-global-biodiversity-agreement adresinden faydalanılarak Türkçeleştirilmiştir.