Dünya Belleği Programı, insanlığın ortak belgesel mirasını koruma, erişilebilir kılma ve bu mirasın önemine dair farkındalığı artırma hedefiyle UNESCO tarafından 1992 yılında kurulmuştur. Tarih boyunca savaşlar, toplumsal kargaşalar, doğal afetler ve kaynak yetersizlikleri, dünya çapında önemli belgesel koleksiyonların zarar görmesine ya da yok olmasına neden olmuştur. Yağma, yasadışı ticaret, yıkım ve ihmalkârlık gibi etkenler, bu mirasın korunmasını daha da zorlaştırmış; birçok değerli belgesel miras tehlike altına girmiştir. Program, bu sorunlara çözüm üretmek amacıyla, belgesel mirasın herkesin erişimine açık olmasını sağlama ve bu mirasın eksiksiz şekilde muhafaza edilmesi gerektiği vizyonuyla çalışmalarını sürdürmektedir.
Üye Devletler, programın kamusal ayağı olan Dünya Belleği Uluslararası Kütüğüne önemli belgesel miraslarını kayıt altına almak üzere sunmakta, şartları karşılayan miraslar kütüğe kaydedilmekte, böylece insanlığın ortak belleği tanıtılmakta, korunmakta ve bu konuda farkındalık yaratılmaktadır. 2025 yılı itibariyle Türkiye'nin kütüğe kayıtlı 12 eseri bulunmaktadır.
© Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi
Boğazköy'deki (antik Hattuşaş) çivi yazılı kil tabletler arşivi, Hitit uygarlığı hakkında günümüze ulaşan tek arşivdir. Toplamda 25.000'e yakın tabletin yer aldığı bu arşivde dönemin sosyal, siyasi, ticari, askerî, dini, hukuki ve sanatsal yaşantılarının kayıtları yer almaktadır. Arşivde ayrıca Hititler ile Mısır arasında imzalanan ilk yazılı antlaşma olan Kadeş Antlaşmasının tabletleri de yer almaktadır. “Boğazköy Hitit Tabletleri” 2001 yılında Dünya Belleği Uluslararası Kütüğüne kaydedilmiştir.
© Kandilli Rasathanesi Kütüphanesi
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Kütüphanesi’nde bulunan el yazmaları koleksiyonu, Osmanlı ve İslam bilim tarihi açısından büyük önem taşımaktadır. Matematik, astronomi, astroloji ve coğrafya gibi alanlarda kaleme alınmış olan eserlerden oluşan koleksiyon, 11. yüzyıldan 20. yüzyıl başlarına kadar uzanan geniş bir dönemi kapsamaktadır. Toplam 1339 eserin yer aldığı koleksiyon 581 ciltten oluşmakta olup, bunların 822’si Türkçe, 414’ü Arapça ve 103’ü Farsçadır. Kandilli Rasathanesi’nin kurucusu ve ilk müdürü Fatin Gökmen tarafından bağışlanan bu el yazmaları arasında Takiyüddîn’in Âlât-ı Rasadiyye’si, Ali Kuşçu’nun Şerh Zîc-i Uluğ Bey’i ve Birûnî’nin Tahdîd nihâyât al-amâkin’i gibi İslam bilim tarihinde önemli yere sahip eserler bulunmaktadır. Bazı nüshalar minyatürler, astronomik alet çizimleri, güneş ve ay tutulmaları gibi görsellerle zenginleştirilmiştir. “Boğaziçi Üniversitesi Gözlem ve Deprem Araştırma Enstitüsü Kandilli Rasathanesi El Yazmaları” 2001 yılında Dünya Belleği Uluslararası Kütüğüne kaydedilmiştir.
© İstanbul Süleymaniye Kütüphanesi
İstanbul Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunan İbn-i Sina Yazmaları Koleksiyonu, dünya çapında eşsiz bir bilim ve kültür mirası olarak kabul edilmektedir. Koleksiyonda yaklaşık 600 el yazması bulunmaktadır ve bunlar arasında 263 farklı eser başlığı yer almaktadır. Bu koleksiyon, İbn-i Sina’nın günümüze ulaşan tüm eserlerinin yazma nüshalarını barındırması bakımından dünyanın en zengin ve kapsamlı arşivi olma özelliğini taşır. Yazmaların önemli bir kısmı 11. yüzyıldan itibaren farklı dönemlerde çoğaltılmış olup, bazı nüshalar İbn-i Sina’nın kendi onayını da içermektedir.
Koleksiyondaki eserler felsefe, mantık, din felsefesi, tıp, matematik, astronomi, edebiyat, kimya, fizik ve coğrafya gibi çok geniş bir yelpazede bilgi sunar. Örneğin, tıp tarihinde çığır açan “el-Kanun fi’t-Tıbb” (Tıbbın Kanunu) ve “Kitabü’ş-Şifa” (Şifa Kitabı) gibi başyapıtların pek çok nüshası bu kütüphanede muhafaza edilmektedir. Bunun yanında eserlerin bir kısmı tezhip, minyatür, hat sanatı ve özel ciltleme özellikleri ile de ayrı bir sanat değeri taşır. “İstanbul Süleymaniye Kütüphanesi İbn-i Sina Yazmaları Koleksiyonu” 2003 yılında Dünya Belleği Uluslararası Kütüğüne kaydedilmiştir.
© Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi
Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi, İslâm edebiyatının en uzun seyahatnamesidir. Hem Osmanlı İmparatorluğu'nun hem de iç bölgelerinin kapsamlı bir açıklamasını sunan geniş bir panoramasıdır. Sadece coğrafya, topoğrafya, yönetim, kent kurumları, sosyal ve ekonomik sistemler gibi belli alanlarda değil, din ve folklor gibi alanlarda da dünyadaki Osmanlı algısına ışık tutmaktadır.
Evliyâ Çelebi (1611 – yaklaşık 1685), Osmanlı İmparatorluğu’nun dört bir yanını ve komşu bölgeleri gezerek gözlemlerini on ciltten oluşan “Seyahatnâme” adlı eserde toplamıştır. Eser, İslâm dünyasının en uzun ve kapsamlı seyahat anlatısı olup, dünya edebiyatında da eşsiz bir yere sahiptir. Evliyâ Çelebi, yolculuklarında Osmanlı şehirlerini, toplumlarını, kültürlerini ve geleneklerini ayrıntılı biçimde tasvir etmiştir.
Seyahatnâme’nin nüshaları Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi ve Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi’nde muhafaza edilmektedir. Orijinal yazmaların yanı sıra 18. yüzyıldan itibaren çeşitli kopyaları üretilmiştir. Eser, 45 ülke ve 257 şehirin tarihinden idari yapısına, mimarisinden halkın giyim-kuşam ve konuşma tarzlarına kadar geniş bir yelpazede bilgi sunmakta; cami, medrese, han, çarşı, hamam gibi yapılar yanında pazar ürünleri, yemek kültürü, halk inançları, diller ve ağızlar da kayda geçirilmektedir. “Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi”, 2013 yılında Dünya Belleği Uluslararası Kütüğüne kaydedilmiştir.
© Kayseri Arkeoloji Müzesi
Kültepe Tabletleri, yaklaşık 23.500 çivi yazılı belgeden oluşan Eski Asur Tüccar Arşivleridir ve dünya tarihinde eşsiz bir belgesel miras niteliği taşımaktadır. Günümüzden yaklaşık 4.000 yıl önce, Irak’taki Asur kent devletinden gelen yaklaşık 900 tüccar ve aileleri, Kayseri yakınlarındaki Kaniş (günümüzde Kültepe) yerleşiminde koloni kurmuştur. Burada yürütülen ticaret faaliyetleri ve günlük yaşam, ayrıntılı şekilde bu tabletlerde kayıt altına alınmıştır.
Kültepe Tabletleri, yalnızca Anadolu’nun en eski yazılı belgeleri arasında değil, aynı zamanda dünya tarihinin en kapsamlı özel ticaret arşivleri arasındadır. Serbest girişim, kredi, sermaye dolaşımı, kâr odaklı ticaret gibi modern unsurları içeren bu belgeler, “İpek Yolu”nun ortaya çıkışından yaklaşık iki bin yıl önce Asya ile Akdeniz arasındaki geniş ticaret ağını belgelemesi bakımından benzersizdir. “Kültepe Tabletleri” 2015 yılında Dünya Belleği Uluslararası Kütüğüne kaydedilmiştir.
© Millet Yazma Eser Kütüphanesi
Dîvânu Lugâti’t-Türk (Büyük Türk Sözlüğü Derlemesi), Türk dili, kültürü ve tarihi açısından eşsiz bir eserdir. 11. yüzyılda Kaşgarlı Mahmud tarafından kaleme alınan bu eser, yalnızca bir sözlük değil; aynı zamanda dönemin Türk boylarının dilini, etnografyasını, edebiyatını ve dünya görüşünü yansıtan temel bir başvuru kaynağıdır. Eserde, Türk boylarının konuşma biçimleri, atasözleri, şiirleri ve hatta dönemin coğrafi anlayışını gösteren ünlü dünya haritası yer almaktadır. Bu yönüyle hem dilbilim hem de kültürel antropoloji açısından çığır açıcı bir çalışma olarak kabul edilmektedir. “Dîvânu Lugâti't-Türk”, 2017 yılında Dünya Belleği Uluslararası Kütüğüne kaydedilmiştir.
© Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi
Pîrî Reis’in 1513 tarihli Dünya Haritası, 1929 yılında Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde keşfedilmiş olup, dünya kartografya tarihinin en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Portolan tarzında hazırlanan harita, hem Batı hem de Doğu kaynaklarına dayanmakta ve Kristof Kolomb’un Amerika seferlerini yansıtan en eski kartografik kayıt olma özelliğini taşımaktadır. Küba, Hispaniola, Bahamalar ve Brezilya kıyıları gibi Yeni Dünya bölgeleri, dönemin şartlarına göre son derece ayrıntılı ve doğru biçimde işlenmiştir. Parşömen üzerine çizilen ve günümüze yaklaşık üçte birlik kısmı ulaşan harita, Avrupa’nın batısı, Afrika’nın batı kıyıları ve Amerika’nın doğu sahillerini kapsamakta; üzerindeki rüzgârgülleri, ölçek çizgileri, mitolojik figürler, gemi tasvirleri ve şehir resimleriyle yalnızca bir coğrafî belge değil aynı zamanda sanatsal bir eser niteliği taşımaktadır. “Pîrî Reis’in Dünya Haritası”, 2017 yılında Dünya Belleği Uluslararası Kütüğüne kaydedilmiştir.
© Millî Kütüphane
Kâtip Çelebi Koleksiyonu: Cihannümâ ve Keşfü’z-Zunûn, Osmanlı düşünce dünyasının 17. yüzyıldaki en değerli eserleri arasında yer almakta olup, bilim tarihi açısından da evrensel öneme sahiptir.
Cihannümâ, Osmanlı coğrafyacılığında bir dönüm noktası kabul edilen ve sistematik olarak kaleme alınmış ilk coğrafya kitabıdır. Eserin ilk kısmı doğu kaynaklarına dayalı olarak dört unsur (hava, su, ateş, toprak) ile başlamakta; denizler, nehirler, göller, kıtalar ve ülkeler hakkında bilgiler sunmaktadır. Özellikle ülkelerin başkentleri, coğrafi konumları, yolları ve siyasi durumları hakkında ayrıntılı bilgiler verilmiştir. İkinci kısmında ise Batı kaynaklarından yararlanılarak, paralel-meridyen sistemi, yönler, pusula, ölçekler, rüzgârlar gibi kavramlara değinilmiş; kıtalar Avrupa, Asya, Afrika, Amerika, Avustralya ve kutuplar olarak sınıflandırılmıştır. Bu özelliğiyle eser, Osmanlı coğrafya anlayışının Batı ile buluştuğu bir dönemin sembolü olmuştur.
Keşfü’z-Zunûn ise 20 yıllık bir emeğin ürünü olup, 15.000’e yakın kitap ve risale ile 10.000 civarında müellifin ismini alfabetik sistemle kayda geçirmiş kapsamlı bir bibliyografik ansiklopedidir. 300’den fazla bilim dalına dair bilgilerin yer aldığı bu eser, sadece İslam dünyası için değil, dünya bilim tarihi için de ansiklopedik bir başvuru kaynağıdır. Eser, alfabetik sınıflandırması, müellif bilgileri, telif tarihleri, şahit olunan nüshalardan ilk cümlelerin aktarılması gibi yenilikçi yöntemleriyle modern bibliyografya ve ansiklopedilerin öncüsü olmuştur. Bu sebeple Kâtip Çelebi, Osmanlı’nın en büyük ansiklopedisti olarak kabul edilmektedir.
Her iki eser de yalnızca bilimsel değerleriyle değil, farklı kültürler arasında bilgi alışverişine yaptığı katkılarla da öne çıkmaktadır. Cihannümâ, Osmanlı toplumunu Batı dünyasının coğrafi bilgisiyle tanıştırırken; Keşfü’z-Zunûn bilimsel üretimin sürekliliğini belgeleyen bir “bilgi hazinesi” niteliği taşımaktadır. “Kâtip Çelebi Koleksiyonu: Cihannümâ ve Keşfü'z-Zunûn”, 2023 yılında Dünya Belleği Uluslararası Kütüğüne kaydedilmiştir.
© Mevlâna Müzesi
Mevlâna Celâleddîn-i Rûmî, 13. yüzyılda yaşamış büyük bir mutasavvıf, şair, filozof, âlim ve düşünürdür. Onun bütün eserlerini içeren Mevlâna Küllîyatı, Masnavî, Divân-ı Şems (Dîvân-ı Kebîr), Fîhi Mâ Fîh (Sohbetler), Mecâlis-i Seb’a (Yedi Meclis) ve Mektûbât’tan oluşmaktadır. Bu külliyat, Mevlâna’nın düşünce dünyasının ve manevî rehberliğinin en temel kaynaklarını bir araya getirmektedir.
Mevlâna’nın eserlerinin yazma nüshaları 13. yüzyıldan 17. yüzyıla kadar uzanan geniş bir döneme aittir ve Bulgaristan, Almanya, İran, Tacikistan, Türkiye ve Özbekistan’daki önemli kütüphane ve kurumlarda muhafaza edilmektedir. Eserleri, dünya genelinde binlerce yazma nüsha ile çoğaltılmış ve çok sayıda dile çevrilmiştir.
Külliyatın içeriği aşk, barış, birlik, adalet, dostluk, merhamet ve hoşgörü gibi evrensel değerler üzerine yoğunlaşmaktadır. “Masnavî”, tasavvuf felsefesinin en temel metinlerinden biri olarak kabul edilirken, “Divân-ı Şems” Mevlâna’nın ilâhî aşkı en coşkulu şekilde dile getirdiği şiirleri içermektedir. “Mektûbât”, dönemin devlet adamlarına hitaben yazılmış mektuplarla sosyal ve siyasî boyutu ortaya koyarken; “Fîhi Mâ Fîh” ve “Mecâlis-i Seb”a daha çok dinî, ahlakî ve tasavvufî öğütler sunmaktadır. “Mevlâna Küllîyatı”, 2023 yılında Dünya Belleği Uluslararası Kütüğüne kaydedilmiştir
© İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi
Yıldız Sarayı Fotoğraf Koleksiyonu, Osmanlı İmparatorluğu’nda Sultan II. Abdülhamid’in saltanatı döneminde (1876–1909) oluşturulmuş, dünyanın en kapsamlı görsel arşivlerinden biridir. 922 albüm ve 37.178 fotoğraftan oluşan koleksiyon, sarayın resmî kütüphanesi bünyesinde toplanmış ve 1924 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla İstanbul Üniversitesi’ne devredilmiştir.
Fotoğraflar, Osmanlı hanedanı üyelerinden saray mimarisine, şehir manzaralarından toplumsal hayata, arkeolojik alanlardan doğal afetlere, ordu ve resmî kurumlara, çeşitli meslek gruplarından dünya liderlerinin portrelerine kadar çok geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır. Koleksiyon ayrıca 47 farklı ülke ve coğrafyadan çekilmiş kareler içermekte, böylece hem Osmanlı hem de dönemin coğrafyasını belgelemektedir. “Yıldız Sarayı Fotoğraf Koleksiyonu”, 2023 yılında Dünya Belleği Uluslararası Kütüğüne kaydedilmiştir.
© Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi
Câmiu’t-Tevârîh, İlhanlı veziri Reşîdüddin Fazlullāh-ı Hemedânî tarafından 14. yüzyılın başlarında kaleme alınmış, modern anlamda ilk dünya tarihi kabul edilen kapsamlı bir eserdir. Gazân Han’ın isteği üzerine hazırlanan bu eser, hem Türk-Moğol tarihine hem de İslâm ve dünya medeniyetlerine dair geniş bir perspektif sunar. Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesinde 1653-1654 numarası ile kayıtlı olan Câmiu’t-Tevârîh başlıklı belgesel mirasımızda, Türk ve Moğol kabilelerinin kökenleri, Cengiz Han’dan Gazân Han’a uzanan Moğol tarihi ele alınırken, sonraki bölümlerde peygamberler tarihi, İslam’ın doğuşu, Emevîler ve Abbasîler dönemi, Gazneliler, Selçuklular, Harizmşahlar ve İsmâilîler gibi İslam devletlerinin yanı sıra Çin, Hindistan, Avrupa ve Budist toplumlara ilişkin bilgiler yer alır. Reşîdüddin, eserini hazırlarken farklı milletlerden uzmanların katkılarından yararlanmış; böylece eser, sadece siyasî olayları değil, aynı zamanda dinî inanışları, gelenekleri, coğrafî bilgileri ve toplumsal kurumları da içine alan ansiklopedik bir tarih kitabı hüviyeti kazanmıştır. Minyatürlerle süslenen ve döneminin entelektüel birikimini yansıtan Câmiu’t-Tevârîh, özellikle İslâm tarihçiliğinde yeni bir çizgi açarak sonraki tarih yazarlarını da etkilemiştir. “Câmiu’t-Tevârîh”, 2025 yılında Dünya Belleği Uluslararası Kütüğüne kaydedilmiştir.
© Karatepe-Aslantaş Açık Hava Müzesi /Hiyeroglif Luvice Yazıtlar Korpusu Cilt II Karatepe-Aslantaş Yazıtları: Halet ÇAMBEL
Karatepe-Aslantaş, Osmaniye İli Kadirli İlçesi sınırlarında, M.Ö. 8. yüzyılda Geç Hitit Çağı’nda Adana Ovası’nın hükümdarı olarak tanınan Asativatas tarafından kuzeyden gelen kavimlere karşı bir sınır kalesi olarak inşa edilmiştir. “Asativadaya” adıyla anılan kale, batısında Orta Anadolu’ya açılan kervan yolu, doğusunda ise Ceyhan Irmağı (bugünkü Aslantaş Baraj Gölü) ile stratejik bir konumda yer almaktadır. Yüksek kulelerle donatılmış T-biçimli iki anıtsal kapıya sahip olan yapı, kabartmalar, yazıtlar, arslan ve sfenks figürleri ile dönemin inanç ve yaşayışını yansıtan sahnelerle süslenmiştir. Güneybatı kapısında, çifte boğa kaidesi üzerinde Fırtına Tanrısı’nın heykeli yer almaktadır. Karatepe-Aslantaş’ın en önemli özelliği, Fenike ve Luwi (Hiyeroglif) dillerinde yazılmış en uzun çift dilli metinlere ev sahipliği yapmasıdır. Bu yazıtlar, Fenikece sayesinde çözümlenemeyen Anadolu hiyerogliflerinin okunmasına imkân tanımıştır. “Karatepe-Aslantaş Yazıtları”, 2025 yılında Dünya Belleği Uluslararası Kütüğüne kaydedilmiştir.
Dünya Belleği Programı 2017 yılından 2021 yılına kadar bir inceleme süreci geçirmiş ve bu nedenle Dünya Belleği Kütüğüne eser kaydedilmesi mümkün olmamıştır. Program 2021 yılında tekrar aktif hale gelmiştir.
2013 yılında gerçekleştirilen Dünya Belleğinde Türkiye Çalıştayının bir çıktısı olarak Dünya Belleği Türkiye Ulusal Listesi hazırlanmıştır. Listeye ulaşmak için lütfen tıklayınız.
Dünya Belleği Programı Uluslararası Danışma Komitesi (IAC) için Tıklayınız